Marmara Adaları’ndan sadece Avşa’daki ‘Aya Yorgi Manastırı’ ve Marmara Adası ‘Saraylar’ mevkiinde çalışmalar yapılmıştır.
Arkeoloji
Marmara Adası Antik Mermer Ocakları
Marmara Adası Saraylar Mahalle’sindeki ocaklardan antik çağdan beri mermer çıkarılmaktadır. Maden sahaları içinde zaman zaman bazı tarihi eserlere rastlanıyor bunlar gelişigüzel bir kenara bırakılıp faaliyete devam ediliyordu. Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü adına1971’de Nuşin Asgari önderliğinde Saraylar’da kazılara başlanmıştı. 1971-74 yılları arasındaki kazı ve çalışmalarda 7 lahit çıkarılmış, 4 adet lahit de orijinal yerlerine taşınmıştır. Böylece Roma Çağına tarihlenen oldukça geniş alana yayılmış bir Nekropol bulunmuştur. Bunun yanı sıra Saraylar köyü arkasındaki sırtlarda sürdürülen yüzey araştırmalarında da Antik Çağ mermer ocakları ile çok sayıda mermer kalıntılarına rastlanmıştır. Kazı ve yüzey araştırmalarında ele geçen mermer parçaları Nekropolün yanında düzenlenen bir açık hava müzesinde korum altına alınmıştır. 1975-76 yılında yapılan ikinci dönem çalışmalarında 15 adet lahit daha bulunmuştur. Böylece Saraylar Mahallesi Batısındaki vadide doğu-batı doğrultusunda 200m2’lik bir alana yayılan Roma Nekropolü’nün yeri belirlenmiştir. Araştırmalarda elde edilen bulgularla buradaki ölü gömme adetleri anlaşımış, lahit içlerinden Roma altın sikkeleri ve Kyzikos’un bronz sikkeleri bulunmuştur. 1980’de ilk defa Saraylar köyü içindeki temel kazılarını takip işine de başlanmıştı. Çünkü 1980’e kadar ufak briket evler şeklinde olan köy inşaatı yerini derin temeller gerektiren 3-4 katlı betonarme apartmanlar yapılmaya başlanmıştır.
Yüzey araştırması esnasında:
Mermercik koyunun güneyinde yükselen tepelerin gerisinde, deniz seviyesinden 200 metre kadar yükseklikte yer alan Silinte ovasında, doğu-batı doğrultusunda yan yana sıralanmış bir antik ocaklar dizisi tespit edilmiştir. Çok yüksek fasadları bulunan ve ağızları kuzeye açılan bu ocaklar hem antik ocakçılık tekniği hakkında bilgi vermeleri, hem de içlerinde bulunan işlenmesi tamamlanmamış ocak malzemesi yönünden ilginçtiler. Bu ocak malzemesi arasında en önemli buluntu, devasa bir sütun tamburudur (Çap. 4,50 m, Yük. 3,25 m). Bu tamburun geç antik ve erken Bizans çağlarında İstanbul’un çeşitli meydanlarını süsleyen, üzerleri kabartmalı büyük şeref sütunlarından biri için ısmarlanmış olduğu akla gelmektedir.
Antik Para Hakkında
Marmara Adası’nın ilk adı Elafonesos idi. Bu isim (Elafos) dan yani geyikten geliyordu ve Geyik Adası demekti. M.Ö. VI.’nci yüzyıl sonuna doğru ada Yeni Prokonnessos, bir müddet sonra da sadece Prokonnessos ismini aldı. Önce başka bir adaya aitken sonra buraya verilen Prokonnessos adının nereden geldiğini araştırırsak değişik ihtimaller karşısında kalırız.
Bu isim (Proks) denilen geyik cinsine ait bir hayvandan alınmış olabilir. Adanın eski adı olan Elafonesos’la, daha sonraki ismi ‘Neuris’ veya Neuria da (Neuros) namında bir nevi geyikten geldiğine göre bu doğru bir buluş sayılabilir.
Bizans İmparatoru Konstantinos Porfirogenitos’un buyruğu ile yazılan Kronografia’da ise bu ismin, adaya uğrayıp su bulmak için tanrılarına yalvaran Kolonizatörlere su veren yerli bir kadının testisinden, yani Prokhoi’den alındığı bildirilmektedir. Gerçekten bugüne kadar adada (prokhous) epigrafisiyle tek veya çift kulplu bir testi reprodüksiyonunu taşıyan paralara rastlanmaktadır. Mionnet’nin kitabında da aynı epigrafi ile üzerinde (proks) denen geyiğin reprodüksiyonu bulunan eski paralar görülmektedir.
Milat sırasında ada Elafonesos, Neuris ve Prokonnessos isimlerinin her üçü ile birden anılmakta idi.
Bizanslılar buraya “çeyiz” demek olan ‘proiks’ veya ‘proikos’dan gelmek üzere ‘Proikonnisos’ adını veriyorlardı ki, bu adanın mermerden bir çeyizle yaratıldığını ifade eder.
Avşa Adası Aya Yorgi Manastırı
2002- 2003 yıllarında kazısı yapılarak bugün tamamen gün ışığına çıkarılan Hagios Georgios (Aya Yorgi) manastırı, “Doğu tipi manastırlar” grubuna girmektedir. Avşa Adası’nda, Türkeli (Avşa) mahallesinin Manastır Burnu’nda kurulmuştur. Ada iskelesinden taksi ile beş dakikada, yavaş bir yürüyüşle deniz ve çam koruları arasında uzanan asfalt yoldan 15 dakikada gidilebilir. Tepeye ulaşıldığında pırıl pırıl parlayan deniz kenarında uzanan muhteşem görünümüyle manastırı karşınızda bulursunuz. Adanın tarih içinde birçok ismi olmakla beraber, Bizans tarihinde “Afusia” olan isminin bugün Türkçeleştirilmiş şekli olan Avşa kullanılmaktadır.
Kilisenin tarihi: Hagios Georgios (Aya Yorgi) Manastırı inşa edildiği yüzyıl içinde Marmara Bölgesi’nin papaz yetiştiren ünlü okuluna sahiptir. El yazmaları ile dolu kütüphanesiyle isim yapmıştır. Fener Rum Patrikanesi Kütüphanesi’nde bulunan M. Gedeon’un kitabında “Afusia” olarak geçen Avşa’daki manastırın naosunda yer alan 8 satırlık kitabede, 3 Ağustos 1638 tarihinde Başkeşiş Leondios’un başkanlığında keşiş Simeon, İzekial, Sergios, Konstantinos ve diğer keşişlerin yardımıyla inşa edildiği ve büyük tadilatın yapıldığı yazılıdır. Tadilat tarihi 1847’dir. Tadilatın baş aktörü Ekinlik Adası’ndan Antimos Panagiatos’tur. Manastır 1789 tarihinde kütüphanesi ile yanarak harap olmuştur. Ada halkının fakir oluşu nedeniyle manastır, tamir ettirilememiş; Patrik ve Saint Sinod Meclisi’nin onayı ile 1789 Mart ayında Aynarozda’ki Batopedion Manastırı’na devredilmiştir. Tamirat parasını bu manastır yüklenmiş, Batopedion Manastırı’nda papaz olan Antimos Panagiatos manastıra başrahip olarak atanmış, verilen para ile tamiratı gerçekleştirmiştir. 19. yüzyıl manastırın altın çağı olmuştur. Kurtuluş Savaşı’ndan sonra burada yaşayanlar adayı terk ettiklerinden, manastır kendi kaderi ile baş başa kalmıştır. Yüzyıllar içinde insan ve tabiat koşulları nedeniyle yok olma noktasına gelen yapı, yıkıntısı üzerine atılan çöpler, böğürtlen çalıları, incir ağaçları, çevrede yapılan evlerin inşaat artıkları ile dolmuş, kuzey ve batıdan içeri kadar ulaşan dalgalarla bazı birimleri kaybolmuştur. Definecilerin yaptıkları küçük kazılarla delik deşik edilen yerler de bütün bu olumsuzluklara eklendiğinde, yapı kompleksinin kazıdan önceki durumu hakkında yeterince fikir edinilmiş olur. 14. Müze Çalışmaları ve Kurtarma Kazıları Çalıştayı’nda Arkeolog Güldem Polat Kilisenin Ayazma, yemekhane, kütüphane, ibadethane, fırın-mutfak, sarnıç, keşiş hücreleri ve avlu bölümleri hakkında detaylı bilgiler vermiştir.
Sualtı Araştırmaları: Çamaltı Burnu-1 Batığı
İstanbul Üniversitesi Sualtı Teknolojisi programında öğretim üyeliği yapan Prof. Dr. Nergis Günsenin’in önderliğinde 1989 yılında araştırmalara başlanmıştı. Günümüzdeki ismi Gazi Köy olan ‘Ganos’ Antik kentinde 11.yy. ile tarihlenen Bizans devri amphoralarının ve amphora üretim merkezlerinin bulunması ile başlayan süreçte, bu amforaları taşıyan batıkların olası güzergâhları üzerine fikir yürütülerek 1993 senesinden itibaren Marmara Adası’na gidilmiş, 1997 senesine kadar süren çalışmalarda Ada etrafında 13 batık tespit edilmişti. Her batık ayrı önem taşımakla birlikte, 1998-2004 yılları arasında ‘Çamaltı Burnu 1 Batığı’ ile ilgili çalışmalar, Nergis Günsenin’in bilimsel başkanlığında ilk Türk Sualtı Arkeolojik kazısı olma özelliğini taşıyordu. Bir ticaret gemisi olan bu batıktan çok sayıda tarihi eser, amphora ve antik gemi çapası çıkarılmıştı. Çıkarılan bu eserlerin büyük bir bölümü üniversiteye götürülmüş ve üzerlerinde gerekli çalışmalar yapılmıştı. Bugün Marmara Adası Kaymakamlığı’na bağlı spor salonu yanında ekip için çalışmalarını yapabilecekleri bir yer Belediye tarafından tahsis edilmişti. Burada havuzlar inşa edilerek çıkan eserler çeşitli işlemlerden geçmiş ve depoya istiflenerek korunması sağlanmıştı. Nergis Günsenin; 2004 yılına kadar sürdürülen bu çalışmalar neticesinde Marmara Adası’nda bir müze kurulması ve çıkan objelerin burada sergilenmesi gerektiğini belirtmişti. Çamaltı Burnu-1 batığından çıkarılan antik çapalar İstanbul Üniversitesi’ne ve Bodrum Sualtı Arkeoloji müzesine, seramik kap ve amphoraların bir kısmı yine üniversiteye ve bir kısmı da Bandırma Arkeoloji Müzesi’ne taşınmıştır. Ayrıca burada bulunan amphoralarda yapılan analizler sonucu üzüm çekirdeğine rastlanmış, geminin kuzey yönüne doğru yola çıktığı ve fırtınadan kurtulamayarak battığı saptanmıştı.

İlk Özel Müze Girişimi
Çınarlı Kültür ve Sanat Sevenler Derneği kurucuları Avni-Jale Özken çifti, sahibi oldukları antika ve amforalar için bir müze yapmayı düşünmüş ve gerekli prosedürleri yerine getirmek için kolları sıvamıştı. Bu süre zarfında Balıkesir Kuvayi Milliye Müzesi’ne bağlı sergi salonu olarak faaliyetine devam eden dernek, son olarak Bandırma Arkeoloji Müzesi’ne bağlanmıştır. Bazı duyarlı vatandaşlar derneğe sahip çıkmış ve eser bağışlayarak koleksiyonun zenginleşmesini sağlamıştır. Özken çifti, Ada çevresinden çıkan çeşitli devirlere ait bu amphoraları sınıflandırarak sergilenmek üzere bir salon hazırlamıştı. Klimatize edilmiş saklama odalarında en soğuk kış günlerinde dahi muhafaza edilen bu eserlerin kullanıldıkları dönemde gemi ambarındaki istif şekillerinin canlandırılması müze ziyaretçilerine sunulmuştur.
En dikkat çekici buluntu ise Tunca Teksur tarafından müzeye armağan edilen ‘Dalgıç Halkası’dır. Dünyaca ünlü Türk Denizcisi Piri Reis’in Kitab-ı Bahriyesi’nde de adı geçen dalgıç halkası henüz tarihlenememiştir.
Marmara Adası sahip olduğu tarihi ve kültürel zenginlikleriyle bir değil birkaç müzeye sahip olabilecek niteliktedir… 1905 yılında Marmaralı armatör Pandelidis ailesi tarafından yapılan okul, Anıtlar Yüksek Kurulu’nca müze olması uygun görülüp karara bağlanmıştır. Avni Özken, Çınarlı mahallesinde faaliyette bulunan Kültür Derneği’ni ve sergi salonunu Marmara’ya taşıyarak bu binaya yerleşmek istediklerini, Marmara Müzesi’ni kurmaya talip olduklarını belediyeye bildirmiştir. Belediye tarafından da gerekli müracaatlar yapılmış, sonuçta, uzun yıllar ihmal edilen Ada tarihi ve kültürünü yaşatmak adına bir avuç duyarlı ada sevdalısı tarafından önemli bir adım atılmıştır… Adalılar olarak temennimiz en kısa zamanda hem arkeolojik eserlerin koruma altına alındığı hem de etnografik özelliklere sahip bu müzenin hayat bulmasıdır.
Avşa Adası Aya Yorgi Kazısı Güldem Polat anlatımlarından, Reşit Mazhar Ertüzün’ün Kapıdağ Yarımadası ve Çevresindeki Adalar adlı eserinden, Nuşin Asgari Kazı raporlarından, Ahmet Enön’ün Marmara Adası’nda 8000 Yıl adlı eserinden, Dr. Nergis Günsenin’in www.nautarch.org adlı web sayfasından, Alp Batman’ın www.ekinlik.org adlı web sayfasından ve H.Can Yücel ve arşivinden yararlanılmıştır.
Derleyen: H. Can YÜCEL